Çalışma ortamı
İnsanoğlunun hayatının önemli unsurlarından birisidir yaşadığı mekan. Bu mekanlar kimi zaman mutlu anlarımızı, kimi zaman da üzüntülerimizi, sıkıntılarımızı bizimle paylaşır. Yaptığımız işle büyük bir ilişkisi vardır fiziksel çevrenin. İşe uygun olarak düzenlenmiş olan ortam, çalışma verimini büyük oranda artırır. Hatta batıda sadece bu işe yönelik, ergonomi mühendisliği diye adlandırılan meslek de vardır.
Başarısız öğrencilerle konuştuğumuzda, karşımıza çıkan önemli sorunlardan birisinin uygun çalışma ortamının bulunmaması durumu olduğunu görüyoruz. Kiminin uygun bir odası var, ancak yanlış düzenlenmiş; kiminin ise ne yazık ki böyle bir imkanı hiç yok. Acaba ders çalışma ortamı nasıl olmalı?
İlk önce odada bulunmaması gereken unsurlardan bahsedelim. Ne yazık ki günümüzde gençlerin dört temel bağımlılığı var (teknolojik bağımlılıktan söz ediyorum). Bunlar: Televizyon, bilgisayar, müzik seti ve telefon. Eğer şu an bu makinelere bağımlı olarak hayatınızı sürdürüyorsanız ve bu saydığım makineler çalışma temponuzu olumsuz etkiliyorsa, hiç vakit kaybetmeden odanızdaki bu araç-gereçleri yok edin! Çalışacağınız ortamda bu makinelerin size sağlayacağı çok fayda yok (Tabi ki çeşitli ders CD’lerinden yararlanarak ders çalışanlar hariç). Boş zamanlarınızı değerlendirme amaçlı olarak bu teknoloji harikalarından yararlanabilirsiniz. Ama dediğim gibi çalışmanızı engelliyorsa, mümkünse odanızdan hatta evinizden uzak tutun. Sınavdan sonra yeniden haşir-neşir olabilirsiniz.
Gelelim müzikle ders çalışma alışkanlığı olanlara. Araştırmalar göstermiştir ki insan beyni, bilinç düzeyinde birçok uyarıcıyı birlikte algılayamaz. Dolayısıyla müzik dinlerken ders çalışabildiğini zanneden arkadaşlar aslında sadece müzik dinliyorlar, ancak farkında değiller ya da algılama düzeyleri ve zeka seviyeleri bilinen türden değil (!). Müzik dinlemeyin demiyorum, ama ders çalışırken en azından bu yanlışa düşmeyin.
Zaman hırsızlarından olan ve devamlı kendisiyle ilgilenilmesini bekleyen küçük yumurcakları da unutmamak gerekiyor. Küçük kardeşi olanların ebeveynlerine çok iş düşüyor. Bu bızdıkların size bulaşmamalarını (!) sağlamak zorundalar. Onları, vereceğiniz rüşvetlerle (çikolata gibi) kısa süreli de olsa bertaraf edebilirsiniz, ancak bu da zamanla onların size karşı kullanabilecekleri bir koz (!) haline dönüşebilir. O nedenle dikkatli olmak durumundasınız.
Eğer imkanınız varsa kendinize ait bir çalışma odanız olsun. Bu oda gürültüden uzak, doğrudan güneş ışığı alabilecek bir konumda olmalı. Kesinlikle ayak üzerinde olan, gelen-gidenin uğradığı bir transit oda (!) bu iş için uygun değil. Peki, özel odası olmayan öğrenciler ne yapacak? Bu arkadaşlar kendileri için uygun bir çalışma köşesi oluşturmalılar.
Çalışacağınız masa, cam kenarında olmamalı. Çünkü böyle bir durumda sesle, görüntüyle, ısı ve ışıkla doğrudan muhatap olacağınızdan, hem bedensel hem de zihinsel olarak kendinizi rahat hissedemezsiniz. Cam kenarını mekan olarak tutan öğrenciler, oturdukları caddenin veya mahallenin çok gezenleri, muhtelif sebze ve meyve fiyatları, o caddedeki insanların sahip oldukları araba markaları üzerinde yeterli seviyede bilgi edineceklerdir (!), ancak ne yazık ki sınavda bu tür özel sorular karşılarına çıkmayacak. O nedenle çalışma masasının cam kenarında olmamasına dikkat edin.
Gelelim ışık durumuna. Bilirsiniz ki televizyonlarda önemli bir görevi yerine getirenler de ışıkçılardır. Onlar çekimin en güzel şekilde ekranlara ulaşması için stüdyodaki spotların ne şekilde yerleştirileceği konusunda yoğun çaba harcarlar. Sizin de bir ışıkçı gibi çalışma odanızın ışık düzenini ayarlamanız gerekiyor. Işık kaynağının yeri üzerinde çok fazla oynama şansınız olmadığı için (Sabit ışık kaynaklarını göz önüne aldığımızda) genellikle taşınabilir nitelikte olan masanın yerinde değişiklik yaparak bu problemi halledebilirsiniz. Odanızdaki ışık kaynağı (ampul, floresan vb.) kesinlikle gözlerinizi yormayacak, dikkatinizi dağıtmayacak bir güçte olmalı. Işığın gözünüze doğrudan gelmemesine ve gölgenizin çalışma masanızın üzerine düşmemesine özen gösterin. Unutmayın ki gözleriniz, hayatınızın bundan sonraki dönemlerinde de sizin için gerekli. Göz bozukluğu olan öğrenciler beni daha iyi anlayacaklardır. (Her ne kadar günümüzde gözlük bir karizma aksesuarı olarak kullanılsa da...)
Odanızın ısı durumu, verimli ders çalışmaya müsait olmalı. Esneme katsayınızı artıran veya titreme periyodunuzu hızlandıran oda sıcaklığı, dikkatinizi bedensel problemlerinize yönlendireceğinden çalışacağınız konu üzerinde yoğunlaşmanız imkansız hale gelir. Çalışma masanızı, sıcaklıktan doğrudan etkilenebileceğiniz yerlere (kaloriferin, sobanın yanı vb.) koymayın. Bu konuda bir diğer tavsiyem de, odayı ısıtmak için katalitik türü ısıtıcılara rağbet etmemeniz. Çünkü bu tür ısıtıcılar, odadaki oksijeni kullandıkları için beynin verimli çalışmasını engeller. Beynin en temel gıdasının oksijen olduğunu düşünürseniz, bunun ne kadar doğru olduğunu daha kolay algılarsınız.
Ders çalışırken kullanacağınız materyaller (kitaplar, testler, kalem-kağıt , su vb.) yanı başınızda bulunmalı. Çalışmaya başladıktan sonra diğer odaları dolaşarak bu malzemeleri toplamaya başlarsanız, hem zaman kaybı olur hem de çalışma ciddiyeti bozulur. O nedenle eğer mümkünse masanızın yanında bir kütüphanenizin olmasında büyük fayda var.
Bir de oturacağınız sandalyelerin ne şekilde olacağı konusu var. Masanın boyuna uygun, sizi bedenen yormayacak (Çünkü ÖSS’ye hazırlanırken hayatınızın yaklaşık %20'si bu nesnenin üzerinde oturarak geçecek) nitelikte sandalyeleri tercih ediniz. Bazı uyanık öğrenciler rahatına çok düşkün olduğundan koltuk türü, uyumaya da elverişli (çok fonksiyonlu!!!) malzemelere yönelebilirler. Bu öğrencileri uyarmış olayım.
Bazı öğrenciler odalarını görsel malzemelerle zenginleştiriyor. Muhtelif boyda ve ebatta posterler ve afişlerle duvarlarını süslüyor. Buralara, ulaşmak istediği, hedeflediği, sevdiği kişi veya nesnelerin resimlerini asıyor. Bu öğrencilere söyleyeceğim şey, bu sene ki hedeflerine uygun afişlerle odalarını süslemeleri. Örneğin kazanmak istenilen üniversitenin fotoğrafları bunun için çok ideal (tabii ki ders çalışırken hayallere dalmanıza sebep olacaksa, bu tür afişlerden de uzak durmanızda fayda var). Elinizden geldiğince odanızı sade tutmaya çalışın. Ne kadar çok uyarıcı olursa, dikkatinizin dağılma riski o kadar yüksek olacaktır.
Burada yazılanlar belki çok ayrıntı olarak gelmiş olabilir. Ancak zaten bu işin iskeleti belli. Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Farkında olmadığımız birçok ayrıntı hayatımızda önemli değişikliklere zemin hazırlayabilir. Zaten çoğu öğrenci başarılı olmak için gerekli olan ana unsurları yerine getiriyor. Fark, ayrıntılarda karşımıza çıkmakta.